29 Mayıs 2010 Cumartesi

Hayat ve Zaman

Zaman ne çabuk geçiyor, ne kadar acı ve neşe dolu şeyler yaşatıyor insana.Her istediğinde görebildiğin, sesini duyabildiğin insanlar silinip gidiyorlar hayatından.Bencil, acımasız, sadece mutsuz yüzünü gösteriyor zaman günler geçtikçe.Hani dersin ya ne kadar iki yüzlüymüş diye, tıpkı öyle ne zaman ne yapıcağı belli olamayan sana hep güzellikleri gösterdiğini sandığın hayat bir anda seni paramparça yapıyor.

Onun haberlerini başkalarından alıp seviniyor kimi zaman da üzülüyorsun.Evet çok garip geliyor, evinin önünden geçiyor onu arıyamıyorsun.Onu uzaktan görüp, koşa koşa boynuna atlayamıyorsun.Özlem tadılması gereken bir duygu kimi zaman ama buna hazır olmak bir o kadar da güç...
Kokular duyuyor, fotoğraflar görüyor, beraber geçtiğin yerlerden şimdi tek geçiyorsun, yaşadıkların onunlayken güzel anılar olarak gibi geliyor fakat yanında olmadığını anlayınca o anılar sadece yaş döktürüyor gözlerden.Layık olmaya çalışırsın her zaman, ona adarsın kendini, hayatın onsuz devam edemez gibi gelir sana ama içten içe de bilirsin ki hayat var ve devam ediyor, bunu kabullenmek elbet zordur, alışıyor, özlemiyor ve düşünüyorsun zaman geçtikçe.Düşünüyor ve kendi kendine cevap veriyorsun; sanırım acılar ve yaralar, günler akıp gittikçe kapanıyor, bir merhem gibi iyileştiriyor.

Yaşadıklarını, hayatında olan bütün güzellikleri ve zorlukları onunla aşmışsındır belki ama o eller, ellerinden kayıp gittiğinde o zorlukları ve güzellikleri sadece tek başına aşıyor ve üstesinden geliyorsun...

Hayat bencil, sadece kendini düşünenler bu hayatta mutlu olabilirler ve siz de onlardan biriyseniz eğer size mutluluklar...

25 Mayıs 2010 Salı

O Boşluk

Her zaman bir su gibi ihtiyaç duyarsın aşk'a, tam buldum derken kayıp gider ellerinden
Gözlerin başka gözlere bakmak ister, ellerin başka eller tutmak ister
O gözler o eller sadece tek bir kişiye ait sanarsın.Öyle midir peki? Sence onlar hayatından yok olursa bir daha olmaz mı yenisi?
Olur, hemde hiç beklemediğin bir anda hiç ummadığın bir zamanda olur
Tam göz yaşları dökerken biri gelir güldürür yüzünü
İşte o kişi hayatının en önemli insanı olmalı aslında
Sen ağlarken güldürüyorsa yüzünü, sen üşürken ısıtıyorsa bir bakışıyla içini, sen tam düşerken kaldırıyorsa seni yerden işte o asıl o seni sevendir...
Belki senin bir hissin yoktur ona karşı ama şans vermelisin çünkü o şans onun hakkı
Seni senden kıskanan, sana gözü gibi bakan, sana içi titreyen seviyordur seni ve o hak ediyordur kalbinin en güzel yerini.

Hayatında ki o boşluğu senin sevdiğine değil, seni sevene ver...

Laf Aramızda;)

Konuşur konuşur dururuz, sır deriz bir kişiye açarız içimizi ama bir bakarız bin kişi öğrenmiş.Laf aramızda diyerek başlarız sır zannettiğimiz cümlelere aslında o "hepimizin arasında" olmalı, çünkü sadece bir kişide kaldığını ben daha hiiç görmedim!En iyi arkadaş zannedersin bir bakarsın diğer insanlarında en iyi arkadaşı, anlam veremezsin ilk başta, sonra anlarsın ki sen tek değilsin o kişi için.Seni özel kılan tek kişi vardır hayatta biri ailen diğeri ise meçhul.Laf aramızda sözünü sadece seni özel kılana söylemeliyiz aslında, bile bile neden kendimizi dillere düşürelim ki.İşte biz insan denen varlıklar sanıırm biraz safız neden mi?Ee çünkü her seferinde aynı son ile sonuçlanan kötü şeyleri hiç ders almadan tekrarlıyoruz da ondan:)Komik geliyor düşününce, gözlerini kapa ve hayal et sana her seferinde sır diye "laf aramızda" diye açıklanıp söylenen her cümleyi sen tabi ki diyerek dinliyor ama o konuşmanın üzerinden 5 dakika geçmeden başkasına anlatıyorsun, ne kadar saçma halbuki kimene başkasının veya senin yaşadıklarından.Sır, sır olarak kalmalı!!Bence yaşadıklarını sadece senin bilmen kadar güzel birşey yok, çoğu insan meraklı gözlerle sana bakarken sen sadece tebessüm edip geçiyorsun onların ise içlerinde kalıyor.Ne konuştular acaba diye çırpınıp duruyorken onu sadece sen ve yaşadığın insan biliyor.Peki sizce de bu sır mı yani sadece senin ve yaşadığın kişinin bilmesi??"Laf Aramızda" ama bence değil:):)

Aşk Tarifi

Hiç kimsede olamayan aşk sizin olsun istersiniz, her zaman yanınızda olsun her zaman size destek çıksın istersiniz.Aslında o kadar da kolay değildir ilişkiler mutlaka ufakta olsa bir tartışma çıkar, sık sık olmasa da, ara sıra çıkar.Tıpkı yemek yaparken beceremeyip elinize, yüzünüze bulaştırır gibi tıpkı çilekli pasta kapıp tadının muhteşem olduğunu zannedip ama bir o kadar kötü olduğunu bilmek gibi...
Her şey mutlaka bir aksilik çıkarmak zorunda mıdır sanki?Ne olursa olsun ne kadar aksilik çıkarırsa çıkarsın ondan vazgeçemezsiniz.Kavga edip dudağına yapışmak gibi, çok güzel yemekler yapıp yakmak gibi:)İlla bir acı tat vermek zorundayız gibi hissediyoruz kendimizi.Zamanla aşkı da yemek yapmayı da öğrenirsiniz fakat dediğim gibi öğrenmek yetmez onu sürdürmelisiniz de.Evet belki başaramayınca bir daha hiç yapmak istemiyorsunuz geri dönmek istemiyorsunuz ama bu bir sebep değil daima hırslı ve lider ruhlu olmalısınız anca öyle geri kazanırsınız.Güzel yemek yapın güzel aşk'a sahip olun, güzel sofra hazırlayın güzel ve asil giyinin, güzel bir şarap için güzel bir gece geçirin...;);)

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Geçmişi Gelecek Yapmak Bizim Elimizde

Ne tuhaftır yaşanan günler, ne çabuk bitiyor güzel olan, kötü olan her şey.Gelecek bize ne gösterir ne getirir bilemeyiz ama geçmişte yaşadığımız hatalar var ise eğer bunlardan bir ders alarak devam etmeliyiz bizi bekleyen günlere.Peki oluyor mu bu?Bazen evet, bazen hayır... söz verip tutamamak gibi, ağlayıp gülmek gibi, koşup yürümek gibi...Yaşadığımız bütün olayların bir zıttı var elbet tıpkı geçmişin gelecek olacağı gibi.Geçmişe mazi derler doğru ama bir detayı bana göre atlıyoruz ne mi?Zamanla unutuluyor belki hatırlanmak istemeyen olaylar, acısı geçiyor ama ne olursa olsun, ne kadar dibe gömmeye çalışırsak çalışalım yinede hep bir iz kalıyor...Geçmişi gelecek yapmak sadece bize ve hayatın akışına bağlı, elimizde olan her şeye biz kendimiz sahibiz bu yüzden elimizde olan o tabuları ancak bizler istediğimiz yerlere koyabiliriz...

23 Mayıs 2010 Pazar

Gün Geldi

Hayat bir kitap gibidir, sen yazarsın o kitabı
İster hüzün, göz yaşı ister mutlu, gamzeli gülücükler
Gün gelir adını koyamazsın romanının
Aşk mıdır yoksa sadece bir gönül eğlencesi mi bilemezsin

Kitabı çevirirken her defasında ellerin titrer
Sanki kitlenir vücudun kalırsın öyle
Bir karar vermek zorundasındır ama yolunu çizmemişsen bu seni korkutur
Karamsar karamsar oturur yerinde, başını öne eğmiş beklersin sevdiğini

Gözlerin yolda, kulakların kapı zilinde sabırsız bir çocuk gibi bekler onu
Bazen gelir bazen ise gelmez
Kitabın başına dönersin tekrardan, sayfalar geri geri çevrilir, nerde kalmıştın unutursun
Aslında unutmazsın sadece avutursun kendini gelmedi diye
Belki gelseydi sayfaları geri değil ileri çevirecektin

Başa döndüğün de adımları daha sağlam atman gerektiğini anlar ve tekrardan başlarsın romanına
Bu sefer ortalara geldiğinde devamını görmek ister gözlerin
Sağlam, mantıklı, duyarlı, düşünceli ve kararlı attığın için adımlarını
Gelmiştir beklediğin gün, gelmiştir ellerinde mis kokulu lale'lerle...

Hayatı biz yönetiyoruz

İlişkilere bakıp göz geçirdiğimde hiç bir sonuç elde edemiyorum.Her son ya mutlu ya da kötü bitiyor fakat bunlar yaşanırken kendimizden emin kararlarla mı hareket ediyoruz yoksa yaşananların akışına kapılıp mecburiyetten mi?

Ben bu soruyu kendime sordum ve şu cevaba vardım; biz insanlar gerçekten bir şeylerin değerini bilemeyen, güzel ama küçük sürprizlerden mutlu olamayan bir milletiz.Her zaman bu son der ama noktasını koyamayız, bir şey isteriz bir yenisi çıkar elimizdekinin değerini anlayamaz yenilere odaklanırız.Bence ilişkilerde tıpkı bu varlıklar gibi işgal ediyor hayatımızı ne yazıktır ki insanlık artık değer kazanmıyor.Örneğin bir erkek bir kızı beğenip kafasına takıyor, sürekli onu düşünüyor ve peşinden koşuyor, zamanla kız ile bir iletişim haline geçiliyor ve bir takım pürüzler çıkıyor ortaya ne gibi mi? Kızın elleri kötü, kızın boyu kısa vs...Ya da dört dörtlük bir kız fakat o sana mükemmel görünen kıza ulaşıp bir kaç zaman zarfını onunla geçirdikten sonra o da diğerleri gibi önemsiz oluyor ve bir yeni bir başka heves giriyor akıllara...Bu kadınlar içinde böyle belki ama en azından bazı kadınlar kolay silemiyor.Güzel ve unutulmaz anlar yaşanıyor sevdiğin adam ya da kadınla ve sonunda ya evlilik ya ayrılık ne acı ki %70 ayrılık oluyor.Sıkılmış ve bunalmış oluyorsun, dağılıyor sen eski senliğinden çıkıyorsun bambaşka biri sanki ruhunda ki, peki ya sonunda ne oluyor nereye kadar yaşıyorsun dilediğin gibi özgürce?Evet bir sınır bir sınır mutlaka var ve sen o sınıra geldiğinde geriye dönmek istiyorsun kimi zaman ama çok geç olmuş oluyor bir bakıyorsun eski aşkın başkasıyla evlenmiş hatta belki çoluk çocuk sahibi, sadece üzülüyor ve pişmanlık duygusu kaplıyor bedenini, neye yarar?

Sadece içinde kalmış bir takım hevesler çok geç olmadan yaşanmalı, yaşanmalı ki döünüşü olabilsin eskiye...An'ımızın, yaşadıklarımızın sevdiklerimizin ve değer verdiklerimizi kaybetmemek bu kadar zor olmamalı.Elinde ki taşın değerini bil diğer taşlar sadece uzaktan baksın sana...Ne zor değil mi kimsenin kendisine bu kadar güveni ve cesareti yok çünkü insanlar kendine değer vermiyor ki karşısındakine versin...!

Çelişki

Hayat ne garip, bir öyle bir böyle
Mutluyken mutsuz olursun bir an da
Gülerken göz yaşı dökersin zamanla

Dünya'ya yeni gelen bir bebek bile anlar bunu
Ağlayarak açar gözlerini
Hamile olduğunu öğrenen bir kadın da hem sevinir hem korkar çoğu zaman
Bir gün bir bakmışız 50 yaşına gelmişiz

Ne çabuk geçmiş zaman
Geriye dönüp baktığımızda, gözlerimizin önünden geçer hayatımız
Ne kadar çok yol kat etmişiz

Meğer ne çok hatalarımız olmuş
Ne kadar basit şeyler için yaş dökmüşüz onca zaman
Şimdi böyle düşünüyoruz, düşünüyoruz ama yarın yine ağlayabiliriz
Bunun adı sanırım hayat ve hayat sadece çelişkiler üzerine kurulu, bunu yıkmakta ne yazık ki bize bağlı değil....

İhtimaller

Göz yaşım oldun
Sevincim oldun
Elimi tutan hep sen oldun
Nefesini hissettiğim bir senin adın oldu

Ne çabuk geçti yaşanmış onca yıl
Ne çabuk geçmiş acısıyla tatlısıyla yıllar
Tuhaf buluyor herkes bu yaşadıklarımı
Ne aşkmış diyorlar

Gözler hep üstümüzde oldu
Hep sevdiler bizi
Hep birlikte görmek istediler ikimizi
Olmaz değil olurdu elbet ama biz doğruyu bulamadık

Hayatım seninle son bulacak zannederdim
Ellerim senin avuçlarının içinde
Gözlerim senin gözlerinde
Dudaklarım senin dudaklarında
Nefesim senin nefesinde son bulacak zannederdim...

Revna Emil

21 Mayıs 2010 Cuma

Gündoğarken

Ne dertli uyuruz kimi gece, ne çok ağlarız, sabah olsun da bütün acılar unutulsun isteriz.Yaşadığımız bu hayatta ne kadar çok geçirdiğimiz kötü geceler vardır ve elbet bu kötü hatırlanan gecelerin unutulmaz bir de anısı vardır.Gündoğmuş sabah olmuş neye yarar?Acıların ve mutlulukların unutulması için tek bir çare var, nefessiz kalmak...Gündoğmadan neler doğar der insan oğlu, aslında çok güzel ve ince bir laf, evet bazen görmek istediklerimizi gece'nin o korkutucu karanlığında göremeyiz ama gündoğduğu an anlarız neler yaşanmış.Ne aşklar bitti belki de o gecelerde, ne masum insanlar can verdi, minicik, hayatın çilesini çekmek zorunda kalan minik elli bebekler doğdu belki de...Sadece mutluluklar unutulmaz gündoğumundan sonra ama kötü yaşanmış şeylerin hep üstü kapanmak ister sanki hiç yaşanmamış gibi...

Gündoğmuş sabah olmuş ve herkes birer melek olmuş adeta, aydınlık bir gökyüzü kimsenin kişiliğini ya da yaşadıklarını değiştiremez...
Herkese merhaba:)
Kalemime döktüğüm ve döküceğim yazılarımı sizlerin huzurunda paylaşmak hep arzumdu, sanırım kendime yeni güvenim geldi ve bu yola baş koydum umarım sizde keyifle okur keyifle yorumlarınızı paylaşırsınız:)

Eskiden Olsa...

Dönüp baktım eski aşklara, ne de güzelmiş
Bir film şeridi gibi geçti gözümden dinlediklerim, bende izledim
Nerde şimdi o aşklar, nerde o mücadele dolu gerçek sevgiler
Ne zorlukların üstesinden gelinirmiş meğer, sevdiğine kavuşabilmek için

Şimdi nasıl peki? Sadece yalanlar üzerine kurulu
Seni seviyorum derler hep kendilerini affettirmek için
Peki nerde şimdi seni seven adam, ne çabuk bitti öyle koskoca aşk, sevgi, saygı
Artık kime inanıcaz sevdiğimizi de kaybettikten sonra

Leyla ile Mecnun gibi Şirin ile Ferhat gibi
Yok artık yok öyle aşklar
Ararsın açmaz halbuki eskiden ne zormuş insanların iletişim kurması
Neler yapılırmış bir mektup bir telgraf yollamak için

Zoru sevdiğimizden midir, sevdiğimize ulaşamamak
Kolay gelen güzel anlar çekmez mi ilgimizi
Aslında hayat ne kadar kısa, hiç değmez ağlamaya
Hiç kimse üzülmesin isterim, herkes sevsin, herkes gülsün yaş olmasın gözlerde
Çok mu şey istemiş olurum?